BİR İSTİSNA

Åžehir merkezinde bir baÅŸka okuldaydım. Sabah zil çaldığında öÄŸrenciler bahçede sıra olmuÅŸ, onlara “Niçin Okumalıyız?” konulu kısa bir konuÅŸma yapmıştım. Daha sonra öÄŸrenciler ant içerek dersliklerine girmiÅŸlerdi.

Daha sonra öÄŸretmenleri baÅŸlarında olmak üzere sınıf sınıf kitap sergisinin bulunduÄŸu yere gelmeye baÅŸladılar. ÖÄŸrencilerden bazıları kitapçıdan aldıkları kitapları bana getiriyor, ben de imzalıyor; bu arada sorularını da cevaplıyordum.

ÖÄŸle sonrasında bir delikanlı, dördüncü sınıfın ÅŸubesini getirdi. Delikanlı, EÄŸitim Fakültesi son sınıf öÄŸrencisiydi, öÄŸretmen adayıydı, öÄŸrenciler ona emanet edilmiÅŸti. Sınıf öÄŸretmeni de öÄŸrencilerinin başında bulunması gerekiyordu, fakat yoktu.

ÖÄŸrencilerden bazıları kitaplardan satın aldılar. Bazı öÄŸrenciler, parayı sonra getirmek üzere kitapçıya adlarını yazdırıyorlardı. Kitaplarını alanlar, bana imzalatıyor ve sorular soruyorlardı. Bir ara stajyer öÄŸretmen adayı genç kayboldu. Az sonra geldiÄŸinde heyecanlıydı.

-Sınıf öÄŸretmeni kitaplarınızı incelememiÅŸ. Bu sebeple kitapları iade edeceÄŸiz, dedi.

ÖÄŸrencilerin ellerindeki imzalı kitapları toplayıp iade etmeye kalktı.

-ÖÄŸretmen niçin ÅŸu saate kadar kitapları incelememiÅŸ? dedim.

Delikanlı cevap veremedi.

-Peki bu öÄŸrencilerin adlarına imzalanmış kitapları, kitapçı kime satacak? dedim.

-O zaman bağışlayın, diyerek ukalalık yapmağa kalktı.

Kitap satışı benim dışımdaydı. Benim iÅŸim çocuklarla sohbet etmek ve kitap imzalamaktı. Okul müdürü de okulda deÄŸildi o sırada. Bir öÄŸretmenin kitaba ve yazara yaptığı bu saygısızlık beni üzmüÅŸ ve öfkelendirmiÅŸti. Müdür yardımcısının yanına gittim ve ona durumu anlattım. Ben kitap sergisine dönerken, -sınıfının başında bulunması, aday öÄŸretmenin söz ve davranışlarını kontrol etmesi, ona rehberlik etmesi gereken- öÄŸretmen, elinde çay bardağı ile salondaydı. Anlaşılan öÄŸrencileri aday öÄŸretmene teslim etmiÅŸ, keyfine bakıyordu.

Müdür yardımcısı, öÄŸretmenle konuÅŸmuÅŸ olmalıydı; adlarına imzalı kitaplar çocuklara dağıtıldı. DiÄŸer öÄŸrenciler, almış oldukları kitapları bırakarak dersliÄŸe döndüler. Çocuklar, giderlerken dönüp dönüp bakıyorlardı kitaplara.

O öÄŸretmen, daha sonra bahçede gezinirken kitap sergisinin yakınlarında birkaç tur attı. Yine kitaplara yaklaÅŸmadı ve elini sürmedi. Belki kendisine bir söz söylememi bekliyor, bir tartışma baÅŸlasın istiyordu. Tavrı; “Bak yazar efendi! Sen benim fikir dünyama uygun bir yazar deÄŸilsin. Her ÅŸeye raÄŸmen yazdığın kitapları öÄŸrencilerimin almasına engel oldum.” der gibiydi.

İlk deÄŸildi bu tür davranışla karşılaÅŸmam. BaÅŸka okullarda da bazı öÄŸretmenler öÄŸrencilerini kitap sergisine getirmemiÅŸti. Bazıları da okul müdürü ile arasının açılmaması için öÄŸrencilerini “Sakın ha, kitap almayın!” diye tembihleyerek göndermiÅŸti. ÖÄŸrencilerin kitap sergisi önünden, kitaplara dokunmadan geçerken, “ÖÄŸretmen kitap almayın dedi, sakın ha almayın!” diye fısıldamalarını duymuÅŸtum.

O gün, o okuldan, vaktinden önce ayrıldık. Kitapçı, o sınıfta kalan alacağını tahsil edebildi mi bilmiyorum…

Bu anıyı, ömrüm boyunca bir istisna olarak hatırlayacağım…

PAYLAŞMAK İÇİN:

PaylaÅŸ - Facebook PaylaÅŸ - Twitter

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile